Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Özel'den 'sistem değişikliği' çıkışı: 200 milletvekili teklif eder, 401 kişi 'evet' dedi mi

Dünya 02.12.2023 - 13:00, Güncelleme: 03.12.2023 - 08:19 1446+ kez okundu.
 

Özel'den 'sistem değişikliği' çıkışı: 200 milletvekili teklif eder, 401 kişi 'evet' dedi mi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP TBMM Grubu’nun Antalya’daki toplantısında; “Diyor ki Sayın Kurtulmuş, ‘Hükümet sisteminden geri dönüş yok.’ Bu lafı söylemek sana mı kaldı? Gücünü parlamentodan alan, hele hele tarafsızlık makamında olan birisi hükümet sisteminden geri dönüş yok diyemez. Anayasaya, İçtüzüğe bakacaksın. 200 milletvekili teklif eder değişikliği, 401 kişi evet dedi mi, hükümet yönetim sistemi de değişir, Cumhurbaşkanı seçim sistemi de değişir, parlamentonun oluşumu da değişir; takır takır parlamenter sistem de gelir. 600 milletvekiline başkanlık eden birinin 400 milletvekilinin kararıyla yapabileceği, 360’ı karar verirse millete soracağı bir konuda, artık buradan geri dönüş yok, revizyonlar olabilir diye bir dayatmayı asla ve asla kabul etmemiz mümkün değildir. Halkın gücünden, milletin gücünden başka parlamentonun gücünün üzerinde hiçbir güç hiçbir vesayet kabul edilemez” dedi.
CHP’nin, Antalya’da, iki gün sürecek; TBMM Grubu 28.  Dönem 1. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı bugün başladı. Toplantının ilk gününde CHP’nin kurultay süreci sonrası gündemi, TBMM gündemi ve Yargıtay’ın TİP Hatay Milletvekili Can Atalay kararı sonrası “siyasal yargı krizi” ele alınacak. Toplantı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in konuşmasıyla başladı. Özel, şunları söyledi:  “Bu kampın normalde eylül ayı sonunda ekim ayı başında gerçekleşmesi gerekirken, 38. Olağan Kurultayımızın yarattığı olağanüstü gündem nedeniyle kampı bugün gerçekleştirebiliyoruz. Bugün aramızda sadece milletvekillerimiz yok, milletvekillerimizin çok değerli eşleri ve aileleri buradalar. Esas motive edilmesi gereken, kolaylık dilenmesi gerekenler biz siyasetçiler değiliz. Siyasetçiler sahada koşturuyorlar. Ekipleri var, danışmanları var. Ellerinden geleni yapıyorlar. Ama bir de diğer tarafta onların kıymetli eşleri ve aileleri var. Ülke ve parti için ayrılan her dakikanın aslında bir başkasının hakkından alınıp, verildiğini ve o hak sahiplerinin bugün aramızda olduğunu ifade etmem gerekir. Değerli eşlere ve ailelere, hepinize teşekkür ediyoruz.  “SİZLER CHP’Yİ, ATATÜRK’ÜN PARTİSİNİ; İKTİDARA GETİRMEKLE GÖREVLENDİRİLDİNİZ” Kurultay konuşmamada ifade ettim. CHP’nin ikinci yüzyılının ilk kurultayını gerçekleştirdik. Birinci yüzyılın ilk kurultayı 4 Eylül’de Sivas’ta gerçekleştirilmişti, 1919’da. 1926’da CHP ilk kurultayını gerçekleştiriyor denilirken, Gazi Mustafa Kemal düzeltmişti: ‘Bu ikinci, ilk kurultayı Sivas’ta yapmıştık’ diye. Bu öyle ağır bir yüktür ki, yaptınız her kurultay, gerçekleştirdiğiniz her kongre ve toplantı ilkinin Sivas Kongresi olmasının önemini ve ağırlığını, yükünü sırtınıza vurur. Bu yüzden CHP’nin kongre ve kurultayları herhangi bir kurultay değildir. Genel Başkanın geldiği, salonun onu karşıladığı, Genel Başkanın salona görevler verdiği toplantılar olmak yerine salonun görev verdiği, misyon biçtiği toplantılardır. Birinci kurultayımız önce kurtuluşu ve sonra kuruluşu örgütleme görevini vermişti. Sadece Sivas’ta değil Atatürk’ün katıldığı diğer kongrelerle ve katılamadığı kongrelerle. Halkın iradesinin bir yerde konuşu, üretilen bir rızanın dalga dalga Anadolu ve Rumeli’ye yayılmasıyla perişan bir milletten, param parça olmuş ve dağılmış bir ordudan, birbiri için ölmeyi göze alan kurtuluş savaşçıları yaratmayı, o motivasyonu sağlamayı ve ardından genç bir devlet kurmayı Sivas Kongresi’nin verdiği görev ile gerçekleştirdi, Cumhuriyetin kurucu kadroları… Sivas Kongresi’nden sonraki kongrelerde artık CHP yaptığı büyük birlikteliklere kongre demeyi bıraktı ve 30’lardan itibaren kurultay demeye başladı. Her kurultayı son derece önemliydi. Bunlardan örneğin 5’inci Olağanüstü Kurultay; CHP’ye dünyada esen siyasi rüzgarları, sol rüzgarları, Türkiye’de işçi sınıfının hareketlenmesini, örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırarak doğru okumayı, sosyal demokrasiyi inşa etmeyi, Anadolu’ya özel ortanın solunu tanımlamayı ve işçi sınıfı ile 1970’lerde kurulan iyi bir diyalog onları güçlendiren ve onlardan güç alan yönetim anlayışı ile CHP’yi 70’lerde yapılan 4 seçimde de birinci çıkarmayı; 2 yerel 2 genel seçimde birinci çıkarmayı başarmıştı. O görev 5’inci olağanüstü kurultayın verdiği görevdi. “CHP’NİN İKİNCİ YÜZYILDAKİ YÜRÜYÜŞÜNÜ KONUŞACAĞIZ” Şimdi ikinci yüzyılın ilk kurultayı bana, bize, hepimize çok önemli görevler verdi. Ben CHP’nin Genel Başkanlığı görevine geldim. Sizler CHP’nin ikinci yüzyılın ilk Meclis grubu olarak örgütümüz ile birlikte CHP’yi, Atatürk’ün partisini en kısa sürede; önce yerel seçimlerde başarılı kılmak, ardından iktidara getirmekle görevlendirildiniz. Bu önemli görev ve bu önemli görevi nasıl yerine getireceğimizi konuşmak için işte bugün buradayız.  Hep birlikte CHP’nin ikinci yüzyıldaki yürüyüşünü konuşacağız. Nasıl yöneteceğiz, nasıl çalışacağız, önce muhalefeti nasıl etkili yapacağız? Yanlışa yanlış demeyi, karşısında dimdik cesaretli durmayı, muhalefeti hem kürsüde, hem de Meclis’te, hem sokakta, hem meydanda yapmayı; gerektiğinde destek vermeyi, gerektiğinde yol göstermeyi, gerektiğinde karşı çıkmayı ama eninde sonunda bu partiyi iktidar yapmayı birlikte konuşacağız. Sizlerle birlikte mutlaka başaracağız. “YEREL SEÇİME GİDERKEN, CHP’NİN KARŞISINDA ÖNEMLİ BİR FIRSAT VAR” Önümüzde bir yerel seçim var. Bu yerel seçimlere giderken CHP’nin karşısında çok önemli engeller ama bir o kadar da önemli bir fırsat var. Örneğin Antalya. Defalarca büyükşehir belediye başkanlığının iktidar ile muhalefet arasında gidip geldiği, Antalyalıların Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarını da, CHP’nin yerel iktidarını da gördüğü bir sürecin sonundayız. 8 belediyemiz var. Büyükşehir belediyesi bizde, Türkiye’deki 11 büyükşehir belediyemiz ile birlikte Antalya’ya da hizmet ediyoruz. Bir yandan Recep Tayyip Erdoğan kendi yönetim anlayışını, sanki özlenen bir anlayışmış gibi bütün Türkiye’ye anlatmaya çaba sarf ediyor. CHP belediyelerinden, belediyeciliğinden sanki bir umutsuzluk, sanki bir memnuniyetsizlik varmış gibi tasvirler yapıyor. Oysa, hem yaptırdığımız genel anketler ki, bugünlerde çok derinlemesine memnuniyet anketi yapıyoruz. Hem sokakta gördüklerimiz, hem gerçekleşen rakamlar bizim elimizin değdiği yerde rant ilişkilerinin halkın çıkarına döndüğünü, yeşil alanların arttığını, betonlaşmanın ve yeşil alanları betona çevirmek gibi yaklaşımların terk edildiğini, geçmişte iki kat maliyetle yapılan işlerin yarısına yapıldığını, üretilenin iki katının üretilebildiğini, yani harcanan paranın ortaya koyduğu bir hizmetle dört kat bir fark olduğunu, belediyeciliğin artık daha temiz yapıldığını ve kriz dönemlerinde; yangında, selde, her türlü afette CHP’li belediyelerin sadece kendi bölgelerinde değil yardıma koştukları her yerde çok önemli işler yaptığını ve milletin gönlünde tuttukları yeri gösteriyor.  "İSTANBUL'UN ÜSTÜNDE BİR HELİKOPTER UÇMUYOR ARTIK" İstanbul’un üstünde bir helikopter uçmuyor artık. Tayyip Bey bundan rahatsız. O helikopterin içinden aşağıya bakıp da kupon arsaları Katarlılara, Suudi Araplara, Birleşik Arap Emirliklerine pazarlayan, rezerve eden birisinin helikopteri uçmuyor. O ondan rahatsız, halk da bizden razıdır. Herkes bunu böyle bilsin.  Bundan sonraki süreçte CHP’nin, Antalya Büyükşehir Belediyesi’ni koruyacağına, belediye sayısını bunun çok daha üstüne çıkaracağına hepimiz inanıyoruz. Sayın il ve ilçe başkanlarımızla yaptığımız toplantılarda aldığım izlenim, Antalya’da tarihin en büyük yerel seçim zaferlerinden birine hazırlandığımız yönündedir. Örgütümüze kolay gelsin. Antalya’daki belediye başkanlarımızı, Antalyalılara arz edeceğimiz halkçı belediye başkan adaylarını şimdiden Antalyalılara emanet ediyorum. Manavgat’ta olmanın ve bulunmanın bir başka önemi var. Burada 300 binden fazla 5 yıldızlı otel yatağının bulunduğu bir ilde ve bunların yarısından fazlasının bulunduğu bir ilçedeyiz. Şüphesiz dünyada yaz turizminin bu kadar yoğun yaşandığı bir başka yer yok. Antalya’da, Türkiye’nin dört bir yanından da Antalya Manavgat’a gelmiş çok sayıda turizm emekçisi için yazın iş, kışın işsizlik demek. Bununla ilgili çok önemli çalışmalar yapıyoruz. Önümüzdeki dönem tüm Türkiye’de bu konu ile ilgili alınması gereken önlemleri ilgili bakanlıkların bütçelerinde tartışacağız. Ancak Manavgat Belediyesi, özellikle Belediye Başkanımız, Şükrü Başkanımız; bu konuyu özellikle gündemde tutan, Antalya’da inanılmaz bir olanak yaratan sağlık, spor ve kış turizmi için Uzunalan bölgesine kış turizmini de canlandıracak bir büyük projeyi sürekli gündeme getiriyordu. Ancak Uzunalan bölgesindeki 3 bin 600 dönümlük arazinin dörde bölünmesi ve üzerinde bakanlık tarafından yapılan plan değişiklikleri ile buranın birilerine peşkeş çekilmesi gündemde. “BU İŞİN İÇİNDE MEVCUT BAKANIN DOĞRUDAN İLİŞKİLİ OLDUĞUNU BİLMEYEN YOK” Dün Manavgat meydanından Tayyip Erdoğan’a seslendik. Bir kez daha söylüyoruz, AK Partilisi, MHP’lisi ve tüm muhalefet partilerinin hem yöneticileri hem sivil toplumdaki meslek örgütlerindeki oda başkanları, hangi siyasi görüşten olursa olsun bu Uzunalan’ın Manavgatlıların yararına kullanılmasını… 4 parsel halinde peşkeş çekilmesini kınıyorlar. Hukuk mücadelesi veriyorlar. Onlar hukuk mücadelesini kazanıyor, ilgili bakanlık bir kez daha değişiklik yapıyor. Bu işin içinde iki bakanın, birisi şu anda geçmiş dönemde bakan olan ve şimdi bakan olan birisinin, bir de mevcut bakanın doğrudan ilişkili olduğunu bilmeyen yok. Eğer Tayyip Erdoğan bunu bilip de susuyorsa, Manavgat’ın kanını emen vampirlere ortaktır, bilmiyorsa pazartesi günü gereğini yapıp yapmayacağını hep birlikte takip edeceğiz.  Limon, portakalın dalında kaldığı; yüksek maliyetlerden dolayı toplanamadığı, toplansa da nakliye masraflarında dolayı pazarlanamadığı bir süreçteyiz. Bununla ilgili Hatay’daki sıkıntıyı CHP’li büyükşehir belediyeleri çözüyor. Ancak Toprak Mahsulleri Ofisi’nin devreye girmesi ve bir an önce bu narenciye üreticisinin sorunlarını çözmesi gerekiyor. Bunu dikkatle takip edeceğiz. Pasaportumuzun para karşılığı birilerine peşkeş çekilmesinden duyduğumuz rahatsızlığı geçtiğimiz yıllarda hem ben, hem de milletvekillerimiz defalarca ifade ettiler. 250 bin dolardı, şimdi 400 bin dolar. Reklam yapıyorlar, vatandaşlık hediyeli, Türkiye pasaportu hediyeli daire diye. Bu çılgınlık Antalya ve Muğla’da ev fiyatlarını çok yukarı çektiği gibi, kiraları da katlanamaz, erişilemez noktalara getirdi. Bu şehrin memurları var, bu şehre tayin olan polisler var, infaz koruma memurları, öğretmenler var. Bu şehrin geliri kendine göre esnafları ve orta direği var. Ancak bu kiralar bu insanları bunaltmaktadır. Özellikle şunu söylüyoruz, önümüzdeki bütçe görüşmelerinde dile getireceğiz, dile getireceğim. İstanbul, İzmir, Muğla, Antalya gibi kiraların çok yüksek olduğu yerlere tayin edilen memurlara devlet, dişe dokunur kira desteği vermelidir, mademki lojman yok. Bu yüksek kiralara karşı, bu vatandaşlık satışları derhal dondurulmalı, yeni konut stokları üretilmeli, bu kiracıları çok zor durumda bırakan ve artık bir ay evi olmayan kimsenin normal geliri ile ev alma umudu kalmadığı buz düzlemden Türkiye bir an önce kurtarılmalıdır.  “ÇATLAMAYA DEVAM EDECEKSİNİZ” Turizm Bakanı, CHP’li belediyelere bir iftira attı ve yalan attı ve halkı doğrudan kandırdı. Bunu düzeltmek boynumuzun burcu. Diyor ki, ‘CHP’li belediyeler arıtma konusunda hassa değil.’ Külliyen yalan. CHP’nin hem çevreci tutumuna hem kent yönetim anlayışına birebir tezat. Arıtma, atık su yönetimi dediğiniz mesele CHP’li belediyelerin Türkiye’de öncülüğünü yaptığı bir meseledir. Ama anlattığı şu: Antalya’da, Muğla’da arıtma yapmıyorlar, devlet olarak ben yapıyorum. Antalya’nın nüfusu 2,6 milyon. Antalya’ya 1 yılda 16 milyonu yabancı, toplam 26 milyon turist geliyor. Devlet Antalya ve Muğla belediyelerine kış nüfusuna göre katkı sağlıyor. Manisa, Kayseri’ye yaptığı katkı gibi. Manisa’ya 1,5 milyon için yaptığı katkıyı, Antalya’ya 2,5 milyon kişi için yapıyor. Vergiyi 2,5 milyon kişiden topluyorsun, atık su parasını 2,5 milyon kişinden topluyorsun, 26 milyonun atık suyunu gidermen ya da arıtmasını yapman lazım. Nasıl olacak bu iş? Bu noktada elbette bu kadar turist geliyorsa, sen turist başına aldığın vergiyi merkezi yönetime alıyorsan, sırf CHP’li belediyeler güçlenmesin diye. 26 milyon kişinin arıtmasın kim yapacak, elbette devlet yapacak. Ama ne yapıyorlar, at bakalım şuraya imzayı yoksa arıtmayı yapmam. CHP’li belediyelere 25 yıllık atık su bedelini merkeze çekme karşılığında arıtma yapıyorlar. 5 yılda kendini amorti ediyor, 20 yıl Antalyalının vergisini Ankara çalıyor. Antalya’ya hizmet edilmesin. Muğla’ya hizmet edilmesin diye. Bu hakkaniyet değildir, bu yalanın altında ben kalmam ama bu bakan kalır. Onu atayan Cumhurbaşkanı kalır. Ama bir gerçek var, neyi görüyorlar? Daha 25 yıl bu güzelim beldeleri, bu milletin bizim partimize yönettireceğini görüyorlar. Gelirlerine şimdiden el koyarak, Antalya, Muğla, İzmir’i şimdiden cezalandırıyorlar. Hapırsanız da köpürseniz de iyi yönetiyoruz, çalışkanca yönetiyoruz, biz yönetmeye siz de çatlamaya devam edeceksiniz.  “D400 KARAYOLUNDA SÜRÜNÜYOR” Mehmet Nuri Ersoy’un Manavgat’ın güzelim arsalarının peşine düşeceğine, şu rezilliği bir kere bırakmaları lazım… 100 parça yer satılıyor burada, yangınlarda artık orman vasfını yitirmiş. Bu satılacak yerleri bir kere Milli Emlak üzerinden satması lazım, yüzde 40’ı belediyeye kalacak. Bunu önce TOKİ’ye devredip sonra satıyorlar ki, belediyenin hakkı olan para belediyeye kalmasın. Bu sayede CHP’li belediyeler hizmet yapmasın diye. Şimdi bunlarla uğraşacağına, Mehmet Nuri Ersoy’ı şu D400 karayoluna bakmaya davet ediyoruz. 2,5 saat uçarak Antalya’ya 16 milyon turist geliyor. Ama bu turist Alanya, Gazipaşa’ya gitmek isterse 2,5 saat D400 karayolunda sürünüyor. Bu yüzden D400 karayoluna bir an önce çözüm getirilmesi gerekir.  KAYMAKAMLIKTA DA EŞİT TEMSİL 11 Aralık’tan itibaren TBMM çatısı altında tam 14 gün sürecek, Genel Kurul’da bütçe maratonuna başlıyoruz. Halkımız Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye’yi yönetmeye talip CHP’yi ilk kez kürsüde görecek. Kürsüye çıkan hatiplerimiz elbette eleştirilerini sıralayacaklar, kamuoyuna CHP’nin iktidar vizyonunu sunacaklar. Özgüvenleri, yetkinlikleri ile, yaptıkları yapıcı ve yön gösterici eleştirileriyle ve geleceğe dönük olarak ortaya koydukları yol haritaları ile bütün Türkiye CHP grubunu dikkatle takip edecek… “CHP İKTİDARINDA DA BAKANLARDA DA EŞİT TEMSİL, GÜNÜ GELDİĞİNDE VALİ VE KAYMAKAMLARDA DA EŞİT TEMSİL OLDUĞUNU TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN HER GÖRÜŞTEN KADININA SÖZ VERİYORUZ” Biliyorsunuz, bugün 17 bakanlık ve bir Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığında 18 isim görevli. Bunların 17’si erkeklerden oluşuyor, bir tanesi kadın bakan ve o da aileden sorumlu. Mesaj net, Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’deki 42 milyon kadının gözünün içine baka baka, kendi partisindeki bütün kadınların gözünün içine baka baka şunu söylüyor. Kadının yeri devlet yönetimi değil aile işleridir diyor. Siz ekonomi, sağlık, çevrecilik, dışişlerinden anlamazsınız, siz içişlerinden anlamazsınız, sizin yeriniz ailedir diyor. CHP’nin kabinesindeki 18 ismin dokuzunun kadın ve dokuzunun erkek olduğunu ve Atatürk’ten aldığımız miras ile kadının yerinin evin dışında kamu yönetiminin her yeri olduğunu, CHP iktidarında da bakanlarda da eşit temsil, günü geldiğinde vali ve kaymakamlarda da eşit temsil olduğunu Türkiye Cumhuriyeti’nin her görüşten kadınına bir kez da buradan haykırarak söz veriyoruz.  “SARAYIN MECLİS’TEKİ İDARİ AMİRİ” Parlamento tam da bütçedir. Kararı tek adamlar vermesin, halk versin dediğinizde bunun adı parlamentodur… İnsanlığın en önemli kazanımı bütçe hakkıdır. Bundan sonraki süreçte de bütçe görüşmeleri ile birlikte parlamentonun ne demek olduğunu hissetmeli ve hissettirmeliyiz. Çünkü karşımızdakiler yıpratmaya, işlevsizleştirmeye ve milletin gözünden düşürmeye, tarihsel olarak tek adamdan seçilmişlerin iradesini geriye götürmeye o akıllarındaki bu büyük gerilemenin fırsatını kollamaya devam edecekler. Tarafsız olmasını beklediğimiz, istediğimiz ve teşvik ettiğimiz, sen 2 yıl tarafsız yönet ve ben senin karşısına aday göstermeyeceğim diyebilecek cesareti gösterdiğimiz Numan Kurtulmuş, çıkıyor açıklama yapıyor. Diyor ki Sayın Kurtulmuş, ‘Hükümet sisteminden geri dönüş yok.’ Yahu olacak iş mi? Bu söz söylenir mi? Bu lafı söylemek sana mı kaldı? Bunu dese dese Allah göstermesin, her şerefinde karşısında durduk ve hep de durmaya devam edeceğiz, bir darbe gerçekleşse, darbenin destekçisi ya da planlayıcı generaller der. Eskiye dönüş yok. Tank burada duruyor. Bir parlamentoda, gücünü parlamentodan alan, hele hele tarafsızlık makamında olan birisi hükümet sisteminden geri dönüş yok diyemez. Anayasaya, İçtüzüğe bakacaksın. 200 milletvekili teklif eder değişikliği, 401 kişi evet dedi mi, hükümet yönetim sistemi de değişir, Cumhurbaşkanı seçim sistemi de değişir, parlamentonun oluşumu da değişir; takır takır parlamenter sistem de gelir. 600 milletvekiline başkanlık eden birinin 400 milletvekilinin kararıyla yapabileceği, 360’ı karar verirse millete soracağı bir konuda, artık buradan geri dönüş yok, revizyonlar olabilir diye bir dayatmayı asla ve asla kabul etmemiz mümkün değildir. Bu konuyu hem buradan hem de önümüzdeki dönem parlamentoda Numan Kurtulmuş’a uzun uzadıya hesabını sorup, bunu düzeltene kadar hatırlatmaya devam edeceğiz. Halkın gücünden, milletin gücünden başka parlamentonun gücünün üzerinde hiçbir güç hiçbir vesayet kabul edilemez. Gücünü ve yetkisini parlamentodan aldığına inansa, Numan Kurtulmuş bu sözleri sarf edemez. Ama o da biliyor ki, saraydaki karar veriyor, kim gelecek ve Meclis’i yönetecek. Saraydaki karar veriyor, oradakiler uyguluyorlar. Meclis Başkanın sarayın Meclis’teki idari amiriymiş gibi davranmasını doğru bulmuyor ve ayıplıyoruz. Kesin dille reddediyoruz. “GEZİ’DE HEPİMİZ VARDIK, GEZİ’Yİ SAHİPLENİYORUZ, GEZİ’DE YATANLAR BİZİM YERİMİZE YATMAKTADIR” Bugün Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını reddeden, yarın Millet Meclisi oluşumu ile ilgili maddeyi reddeder. Meclis’e gerek yok, ben yönetiyorum ya der. Bir başkası da çıkar Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’nu reddeder, sana da gerek yok der. O zaman anlarsın bindiğin dalı nasıl kestiğini. Ama biz dedik ki buna direnelim. Öğrendik ki darbe girişiminin başında Recep Tayyip Erdoğan var. Türkiye’yi anayasızlaştırma, yeniden fiili durumlar yaratma, yarattığı duruma Anayasa’yı uydurma, git gide geriye götürerek, tek adam rejimini meşrulaştırma, kendince 50 artı 1 ile değil daha düşüklerle seçilmenin peşindeler. Biz bunu Can Atalay mevzu olarak Anayasa’ya sahip çıkma mevzu olarak gördük. Can Atalay’ın hakkını ve hukukunu korumaya devam edeceğiz. Yetmez Gezi’den içeriden olan tüm arkadaşlarımızın bizim yerimize yattığını, birinin aslında yaşam hakkını, kent hakkını, doğayı savunan, kendi yaşam biçimine müdahaleye itiraz eden milyonların adına birilerinin hırsı ile yatırıldıklarını biliyoruz. Gezi’de hepimiz vardık, Gezi’yi sahipleniyoruz, Gezi’de yatanlar bizim yerimize yatmaktadır, bunun hesabını sana günü gelince soracağız Recep Tayyip Erdoğan diyoruz.  Kendisi CHP’li belediyelerden milletin bıktığını söylüyor. Onu göreceğiz 31 Mart gününde. Bizim ne İstanbul’a ihanet eden, ne Ankara’yı parsel parsel satan belediye başkanlarımız olmadı. 2017 yılında Erdoğan ‘Biz bu şehrin kıymetini bilemedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala daha da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum’ demişti. 2019’da da haklı olduğunu millet onun en güvendiği, kendinden sonra Başbakan, Meclis Başkanı yaptığı bin Ali dediğinde her görev bindirip, in Ali dediğinde indirdiği birisini bile koyduğunda İstanbul’da ve hatta ‘Binali’ye mi oy vereceksiniz, Sisi’ye mi’ diyerek büyük çirkinliklere imza attığı bir süreçte 11 büyükşehri biz kazandık. Tayyip Erdoğan’a şunu söylüyoruz, bizim belediye başkanlarımız arasında şehrine ihanet eden yok hizmet edenler var. Ama şunu sormak lazım, örneğin Serik Belediyesi’nde 500 bin liralık rüşveti Serik’in AK Parti’den seçilmiş belediye başkanı dönemin bakan ve milletvekillerinin yüzüne söyledi. Bu aleniyet kazandı, sonuç o belediye başkanı istifa etti ya da ettirildi. Ama bir tek soruşturma açılmadı. Ben bir müfettiş raporu görmedim, duymadım, bir savcı harekete geçmedi. Aynı geçmişte metal yorgunluğu var deyip, 6 belediye başkanını istifa ettirdiği süreç gibi… “YOLSUZLUĞU, USULSÜZLÜĞÜ KURUMSAL OLARAK SAHİPLENİYORSUN” 6 belediye başkanından hangisi yolsuzluktan yargılandı. Mademki biliyorsun, istifa etmezse sen onu görevden alacaksın ya FETÖ olduğunu biliyorsun, ya yolsuzluk yaptığını biliyorsun. O gün görevden alınan altısı hakkında hiçbir işlem yapılmadığına göre Recep Tayyip Erdoğan hem her şeyi bilmekte, dün demiş ya, başka partileri kastediyor muhalefetten. ‘Başka partilerdeki şöyle ilişkiler, böyle pislikler bizim kapımızdan giremez.’ Kapıdan girmiyor değil içerisi onla dolu. Buranıza kadar pisliğin içindesiniz, sizin kapıdan giremiyor değil kapıdan dışarı sızamıyor. O noktada savcının elini kolunu bağlıyorsun. O noktada müfettişin elini ve kolunu bağlıyorsun. Yolsuzluğu, usulsüzlüğü kurumsal olarak sahipleniyorsun. Kendine göre ceza yöntemlerin var, çünkü kendinden habersiz yapılan yolsuzluk ve istismarın cezasını kendine özel yöntemlerle kesiyorsun.  “ANLAYIŞ İLE KARŞILARIZ” Biz İYİ Parti’ye Sayın Meral Akşener ile heyetimizle birlikte bir ziyaret gerçekleştirdik. Ziyaretimizde kendilerinin Genel İdare Kurulu’nun kararından haberdar olduğumuzu ancak birbirimize kaybettirme niyetinde olmanın seçmenin beklentisi ile örtüşmediğini, aksine birlikte kazanmanın muhalefeti güçlendireceğini, geleceğe yönelik olarak beklentileri karşılayacağını söyleyip, mümkünse bu kararın yeniden gözden geçirilip, geçirilemeyeceğini sorduk. Onlar da pazartesi günkü Genel İdare Kurulu’nu işaret ettiler. Bir kez daha söylüyoruz, partilerin seçilmiş yetkili organlarının alacakları kararlar kendileri ile ilgilidir. O kararlara son derece saygılıyız. Her iki sonuç çıkması durumunda da saygımızı ve nezaketli ilişkimizi sürdüreceğiz. İyi bir karar, iş birliğinden yana bir karar çıkmasını ben CHP Genel Başkanı olarak temenni ederim. Ancak aksi durumu da fevkalade anlayış ile karşılayacağımızı ifade etmek isterim.”   
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP TBMM Grubu’nun Antalya’daki toplantısında; “Diyor ki Sayın Kurtulmuş, ‘Hükümet sisteminden geri dönüş yok.’ Bu lafı söylemek sana mı kaldı? Gücünü parlamentodan alan, hele hele tarafsızlık makamında olan birisi hükümet sisteminden geri dönüş yok diyemez. Anayasaya, İçtüzüğe bakacaksın. 200 milletvekili teklif eder değişikliği, 401 kişi evet dedi mi, hükümet yönetim sistemi de değişir, Cumhurbaşkanı seçim sistemi de değişir, parlamentonun oluşumu da değişir; takır takır parlamenter sistem de gelir. 600 milletvekiline başkanlık eden birinin 400 milletvekilinin kararıyla yapabileceği, 360’ı karar verirse millete soracağı bir konuda, artık buradan geri dönüş yok, revizyonlar olabilir diye bir dayatmayı asla ve asla kabul etmemiz mümkün değildir. Halkın gücünden, milletin gücünden başka parlamentonun gücünün üzerinde hiçbir güç hiçbir vesayet kabul edilemez” dedi.

CHP’nin, Antalya’da, iki gün sürecek; TBMM Grubu 28.  Dönem 1. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı bugün başladı. Toplantının ilk gününde CHP’nin kurultay süreci sonrası gündemi, TBMM gündemi ve Yargıtay’ın TİP Hatay Milletvekili Can Atalay kararı sonrası “siyasal yargı krizi” ele alınacak. Toplantı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in konuşmasıyla başladı. Özel, şunları söyledi: 

“Bu kampın normalde eylül ayı sonunda ekim ayı başında gerçekleşmesi gerekirken, 38. Olağan Kurultayımızın yarattığı olağanüstü gündem nedeniyle kampı bugün gerçekleştirebiliyoruz. Bugün aramızda sadece milletvekillerimiz yok, milletvekillerimizin çok değerli eşleri ve aileleri buradalar. Esas motive edilmesi gereken, kolaylık dilenmesi gerekenler biz siyasetçiler değiliz. Siyasetçiler sahada koşturuyorlar. Ekipleri var, danışmanları var. Ellerinden geleni yapıyorlar. Ama bir de diğer tarafta onların kıymetli eşleri ve aileleri var. Ülke ve parti için ayrılan her dakikanın aslında bir başkasının hakkından alınıp, verildiğini ve o hak sahiplerinin bugün aramızda olduğunu ifade etmem gerekir. Değerli eşlere ve ailelere, hepinize teşekkür ediyoruz. 

“SİZLER CHP’Yİ, ATATÜRK’ÜN PARTİSİNİ; İKTİDARA GETİRMEKLE GÖREVLENDİRİLDİNİZ”

Kurultay konuşmamada ifade ettim. CHP’nin ikinci yüzyılının ilk kurultayını gerçekleştirdik. Birinci yüzyılın ilk kurultayı 4 Eylül’de Sivas’ta gerçekleştirilmişti, 1919’da. 1926’da CHP ilk kurultayını gerçekleştiriyor denilirken, Gazi Mustafa Kemal düzeltmişti: ‘Bu ikinci, ilk kurultayı Sivas’ta yapmıştık’ diye. Bu öyle ağır bir yüktür ki, yaptınız her kurultay, gerçekleştirdiğiniz her kongre ve toplantı ilkinin Sivas Kongresi olmasının önemini ve ağırlığını, yükünü sırtınıza vurur. Bu yüzden CHP’nin kongre ve kurultayları herhangi bir kurultay değildir. Genel Başkanın geldiği, salonun onu karşıladığı, Genel Başkanın salona görevler verdiği toplantılar olmak yerine salonun görev verdiği, misyon biçtiği toplantılardır. Birinci kurultayımız önce kurtuluşu ve sonra kuruluşu örgütleme görevini vermişti. Sadece Sivas’ta değil Atatürk’ün katıldığı diğer kongrelerle ve katılamadığı kongrelerle. Halkın iradesinin bir yerde konuşu, üretilen bir rızanın dalga dalga Anadolu ve Rumeli’ye yayılmasıyla perişan bir milletten, param parça olmuş ve dağılmış bir ordudan, birbiri için ölmeyi göze alan kurtuluş savaşçıları yaratmayı, o motivasyonu sağlamayı ve ardından genç bir devlet kurmayı Sivas Kongresi’nin verdiği görev ile gerçekleştirdi, Cumhuriyetin kurucu kadroları…

Sivas Kongresi’nden sonraki kongrelerde artık CHP yaptığı büyük birlikteliklere kongre demeyi bıraktı ve 30’lardan itibaren kurultay demeye başladı. Her kurultayı son derece önemliydi. Bunlardan örneğin 5’inci Olağanüstü Kurultay; CHP’ye dünyada esen siyasi rüzgarları, sol rüzgarları, Türkiye’de işçi sınıfının hareketlenmesini, örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırarak doğru okumayı, sosyal demokrasiyi inşa etmeyi, Anadolu’ya özel ortanın solunu tanımlamayı ve işçi sınıfı ile 1970’lerde kurulan iyi bir diyalog onları güçlendiren ve onlardan güç alan yönetim anlayışı ile CHP’yi 70’lerde yapılan 4 seçimde de birinci çıkarmayı; 2 yerel 2 genel seçimde birinci çıkarmayı başarmıştı. O görev 5’inci olağanüstü kurultayın verdiği görevdi.

“CHP’NİN İKİNCİ YÜZYILDAKİ YÜRÜYÜŞÜNÜ KONUŞACAĞIZ”

Şimdi ikinci yüzyılın ilk kurultayı bana, bize, hepimize çok önemli görevler verdi. Ben CHP’nin Genel Başkanlığı görevine geldim. Sizler CHP’nin ikinci yüzyılın ilk Meclis grubu olarak örgütümüz ile birlikte CHP’yi, Atatürk’ün partisini en kısa sürede; önce yerel seçimlerde başarılı kılmak, ardından iktidara getirmekle görevlendirildiniz. Bu önemli görev ve bu önemli görevi nasıl yerine getireceğimizi konuşmak için işte bugün buradayız. 

Hep birlikte CHP’nin ikinci yüzyıldaki yürüyüşünü konuşacağız. Nasıl yöneteceğiz, nasıl çalışacağız, önce muhalefeti nasıl etkili yapacağız? Yanlışa yanlış demeyi, karşısında dimdik cesaretli durmayı, muhalefeti hem kürsüde, hem de Meclis’te, hem sokakta, hem meydanda yapmayı; gerektiğinde destek vermeyi, gerektiğinde yol göstermeyi, gerektiğinde karşı çıkmayı ama eninde sonunda bu partiyi iktidar yapmayı birlikte konuşacağız. Sizlerle birlikte mutlaka başaracağız.

“YEREL SEÇİME GİDERKEN, CHP’NİN KARŞISINDA ÖNEMLİ BİR FIRSAT VAR”

Önümüzde bir yerel seçim var. Bu yerel seçimlere giderken CHP’nin karşısında çok önemli engeller ama bir o kadar da önemli bir fırsat var. Örneğin Antalya. Defalarca büyükşehir belediye başkanlığının iktidar ile muhalefet arasında gidip geldiği, Antalyalıların Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarını da, CHP’nin yerel iktidarını da gördüğü bir sürecin sonundayız. 8 belediyemiz var. Büyükşehir belediyesi bizde, Türkiye’deki 11 büyükşehir belediyemiz ile birlikte Antalya’ya da hizmet ediyoruz.

Bir yandan Recep Tayyip Erdoğan kendi yönetim anlayışını, sanki özlenen bir anlayışmış gibi bütün Türkiye’ye anlatmaya çaba sarf ediyor. CHP belediyelerinden, belediyeciliğinden sanki bir umutsuzluk, sanki bir memnuniyetsizlik varmış gibi tasvirler yapıyor. Oysa, hem yaptırdığımız genel anketler ki, bugünlerde çok derinlemesine memnuniyet anketi yapıyoruz. Hem sokakta gördüklerimiz, hem gerçekleşen rakamlar bizim elimizin değdiği yerde rant ilişkilerinin halkın çıkarına döndüğünü, yeşil alanların arttığını, betonlaşmanın ve yeşil alanları betona çevirmek gibi yaklaşımların terk edildiğini, geçmişte iki kat maliyetle yapılan işlerin yarısına yapıldığını, üretilenin iki katının üretilebildiğini, yani harcanan paranın ortaya koyduğu bir hizmetle dört kat bir fark olduğunu, belediyeciliğin artık daha temiz yapıldığını ve kriz dönemlerinde; yangında, selde, her türlü afette CHP’li belediyelerin sadece kendi bölgelerinde değil yardıma koştukları her yerde çok önemli işler yaptığını ve milletin gönlünde tuttukları yeri gösteriyor. 

"İSTANBUL'UN ÜSTÜNDE BİR HELİKOPTER UÇMUYOR ARTIK"

İstanbul’un üstünde bir helikopter uçmuyor artık. Tayyip Bey bundan rahatsız. O helikopterin içinden aşağıya bakıp da kupon arsaları Katarlılara, Suudi Araplara, Birleşik Arap Emirliklerine pazarlayan, rezerve eden birisinin helikopteri uçmuyor. O ondan rahatsız, halk da bizden razıdır. Herkes bunu böyle bilsin. 

Bundan sonraki süreçte CHP’nin, Antalya Büyükşehir Belediyesi’ni koruyacağına, belediye sayısını bunun çok daha üstüne çıkaracağına hepimiz inanıyoruz. Sayın il ve ilçe başkanlarımızla yaptığımız toplantılarda aldığım izlenim, Antalya’da tarihin en büyük yerel seçim zaferlerinden birine hazırlandığımız yönündedir. Örgütümüze kolay gelsin. Antalya’daki belediye başkanlarımızı, Antalyalılara arz edeceğimiz halkçı belediye başkan adaylarını şimdiden Antalyalılara emanet ediyorum.

Manavgat’ta olmanın ve bulunmanın bir başka önemi var. Burada 300 binden fazla 5 yıldızlı otel yatağının bulunduğu bir ilde ve bunların yarısından fazlasının bulunduğu bir ilçedeyiz. Şüphesiz dünyada yaz turizminin bu kadar yoğun yaşandığı bir başka yer yok. Antalya’da, Türkiye’nin dört bir yanından da Antalya Manavgat’a gelmiş çok sayıda turizm emekçisi için yazın iş, kışın işsizlik demek. Bununla ilgili çok önemli çalışmalar yapıyoruz. Önümüzdeki dönem tüm Türkiye’de bu konu ile ilgili alınması gereken önlemleri ilgili bakanlıkların bütçelerinde tartışacağız. Ancak Manavgat Belediyesi, özellikle Belediye Başkanımız, Şükrü Başkanımız; bu konuyu özellikle gündemde tutan, Antalya’da inanılmaz bir olanak yaratan sağlık, spor ve kış turizmi için Uzunalan bölgesine kış turizmini de canlandıracak bir büyük projeyi sürekli gündeme getiriyordu. Ancak Uzunalan bölgesindeki 3 bin 600 dönümlük arazinin dörde bölünmesi ve üzerinde bakanlık tarafından yapılan plan değişiklikleri ile buranın birilerine peşkeş çekilmesi gündemde.

“BU İŞİN İÇİNDE MEVCUT BAKANIN DOĞRUDAN İLİŞKİLİ OLDUĞUNU BİLMEYEN YOK”

Dün Manavgat meydanından Tayyip Erdoğan’a seslendik. Bir kez daha söylüyoruz, AK Partilisi, MHP’lisi ve tüm muhalefet partilerinin hem yöneticileri hem sivil toplumdaki meslek örgütlerindeki oda başkanları, hangi siyasi görüşten olursa olsun bu Uzunalan’ın Manavgatlıların yararına kullanılmasını… 4 parsel halinde peşkeş çekilmesini kınıyorlar. Hukuk mücadelesi veriyorlar. Onlar hukuk mücadelesini kazanıyor, ilgili bakanlık bir kez daha değişiklik yapıyor. Bu işin içinde iki bakanın, birisi şu anda geçmiş dönemde bakan olan ve şimdi bakan olan birisinin, bir de mevcut bakanın doğrudan ilişkili olduğunu bilmeyen yok. Eğer Tayyip Erdoğan bunu bilip de susuyorsa, Manavgat’ın kanını emen vampirlere ortaktır, bilmiyorsa pazartesi günü gereğini yapıp yapmayacağını hep birlikte takip edeceğiz. 

Limon, portakalın dalında kaldığı; yüksek maliyetlerden dolayı toplanamadığı, toplansa da nakliye masraflarında dolayı pazarlanamadığı bir süreçteyiz. Bununla ilgili Hatay’daki sıkıntıyı CHP’li büyükşehir belediyeleri çözüyor. Ancak Toprak Mahsulleri Ofisi’nin devreye girmesi ve bir an önce bu narenciye üreticisinin sorunlarını çözmesi gerekiyor. Bunu dikkatle takip edeceğiz.

Pasaportumuzun para karşılığı birilerine peşkeş çekilmesinden duyduğumuz rahatsızlığı geçtiğimiz yıllarda hem ben, hem de milletvekillerimiz defalarca ifade ettiler. 250 bin dolardı, şimdi 400 bin dolar. Reklam yapıyorlar, vatandaşlık hediyeli, Türkiye pasaportu hediyeli daire diye. Bu çılgınlık Antalya ve Muğla’da ev fiyatlarını çok yukarı çektiği gibi, kiraları da katlanamaz, erişilemez noktalara getirdi. Bu şehrin memurları var, bu şehre tayin olan polisler var, infaz koruma memurları, öğretmenler var. Bu şehrin geliri kendine göre esnafları ve orta direği var. Ancak bu kiralar bu insanları bunaltmaktadır. Özellikle şunu söylüyoruz, önümüzdeki bütçe görüşmelerinde dile getireceğiz, dile getireceğim. İstanbul, İzmir, Muğla, Antalya gibi kiraların çok yüksek olduğu yerlere tayin edilen memurlara devlet, dişe dokunur kira desteği vermelidir, mademki lojman yok. Bu yüksek kiralara karşı, bu vatandaşlık satışları derhal dondurulmalı, yeni konut stokları üretilmeli, bu kiracıları çok zor durumda bırakan ve artık bir ay evi olmayan kimsenin normal geliri ile ev alma umudu kalmadığı buz düzlemden Türkiye bir an önce kurtarılmalıdır. 

“ÇATLAMAYA DEVAM EDECEKSİNİZ”

Turizm Bakanı, CHP’li belediyelere bir iftira attı ve yalan attı ve halkı doğrudan kandırdı. Bunu düzeltmek boynumuzun burcu. Diyor ki, ‘CHP’li belediyeler arıtma konusunda hassa değil.’ Külliyen yalan. CHP’nin hem çevreci tutumuna hem kent yönetim anlayışına birebir tezat. Arıtma, atık su yönetimi dediğiniz mesele CHP’li belediyelerin Türkiye’de öncülüğünü yaptığı bir meseledir. Ama anlattığı şu: Antalya’da, Muğla’da arıtma yapmıyorlar, devlet olarak ben yapıyorum. Antalya’nın nüfusu 2,6 milyon. Antalya’ya 1 yılda 16 milyonu yabancı, toplam 26 milyon turist geliyor. Devlet Antalya ve Muğla belediyelerine kış nüfusuna göre katkı sağlıyor. Manisa, Kayseri’ye yaptığı katkı gibi. Manisa’ya 1,5 milyon için yaptığı katkıyı, Antalya’ya 2,5 milyon kişi için yapıyor. Vergiyi 2,5 milyon kişiden topluyorsun, atık su parasını 2,5 milyon kişinden topluyorsun, 26 milyonun atık suyunu gidermen ya da arıtmasını yapman lazım. Nasıl olacak bu iş? Bu noktada elbette bu kadar turist geliyorsa, sen turist başına aldığın vergiyi merkezi yönetime alıyorsan, sırf CHP’li belediyeler güçlenmesin diye. 26 milyon kişinin arıtmasın kim yapacak, elbette devlet yapacak. Ama ne yapıyorlar, at bakalım şuraya imzayı yoksa arıtmayı yapmam. CHP’li belediyelere 25 yıllık atık su bedelini merkeze çekme karşılığında arıtma yapıyorlar. 5 yılda kendini amorti ediyor, 20 yıl Antalyalının vergisini Ankara çalıyor. Antalya’ya hizmet edilmesin. Muğla’ya hizmet edilmesin diye. Bu hakkaniyet değildir, bu yalanın altında ben kalmam ama bu bakan kalır. Onu atayan Cumhurbaşkanı kalır. Ama bir gerçek var, neyi görüyorlar? Daha 25 yıl bu güzelim beldeleri, bu milletin bizim partimize yönettireceğini görüyorlar. Gelirlerine şimdiden el koyarak, Antalya, Muğla, İzmir’i şimdiden cezalandırıyorlar. Hapırsanız da köpürseniz de iyi yönetiyoruz, çalışkanca yönetiyoruz, biz yönetmeye siz de çatlamaya devam edeceksiniz. 

“D400 KARAYOLUNDA SÜRÜNÜYOR”

Mehmet Nuri Ersoy’un Manavgat’ın güzelim arsalarının peşine düşeceğine, şu rezilliği bir kere bırakmaları lazım… 100 parça yer satılıyor burada, yangınlarda artık orman vasfını yitirmiş. Bu satılacak yerleri bir kere Milli Emlak üzerinden satması lazım, yüzde 40’ı belediyeye kalacak. Bunu önce TOKİ’ye devredip sonra satıyorlar ki, belediyenin hakkı olan para belediyeye kalmasın. Bu sayede CHP’li belediyeler hizmet yapmasın diye. Şimdi bunlarla uğraşacağına, Mehmet Nuri Ersoy’ı şu D400 karayoluna bakmaya davet ediyoruz. 2,5 saat uçarak Antalya’ya 16 milyon turist geliyor. Ama bu turist Alanya, Gazipaşa’ya gitmek isterse 2,5 saat D400 karayolunda sürünüyor. Bu yüzden D400 karayoluna bir an önce çözüm getirilmesi gerekir. 

KAYMAKAMLIKTA DA EŞİT TEMSİL

11 Aralık’tan itibaren TBMM çatısı altında tam 14 gün sürecek, Genel Kurul’da bütçe maratonuna başlıyoruz. Halkımız Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye’yi yönetmeye talip CHP’yi ilk kez kürsüde görecek. Kürsüye çıkan hatiplerimiz elbette eleştirilerini sıralayacaklar, kamuoyuna CHP’nin iktidar vizyonunu sunacaklar. Özgüvenleri, yetkinlikleri ile, yaptıkları yapıcı ve yön gösterici eleştirileriyle ve geleceğe dönük olarak ortaya koydukları yol haritaları ile bütün Türkiye CHP grubunu dikkatle takip edecek…

“CHP İKTİDARINDA DA BAKANLARDA DA EŞİT TEMSİL, GÜNÜ GELDİĞİNDE VALİ VE KAYMAKAMLARDA DA EŞİT TEMSİL OLDUĞUNU TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN HER GÖRÜŞTEN KADININA SÖZ VERİYORUZ”

Biliyorsunuz, bugün 17 bakanlık ve bir Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığında 18 isim görevli. Bunların 17’si erkeklerden oluşuyor, bir tanesi kadın bakan ve o da aileden sorumlu. Mesaj net, Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’deki 42 milyon kadının gözünün içine baka baka, kendi partisindeki bütün kadınların gözünün içine baka baka şunu söylüyor. Kadının yeri devlet yönetimi değil aile işleridir diyor. Siz ekonomi, sağlık, çevrecilik, dışişlerinden anlamazsınız, siz içişlerinden anlamazsınız, sizin yeriniz ailedir diyor. CHP’nin kabinesindeki 18 ismin dokuzunun kadın ve dokuzunun erkek olduğunu ve Atatürk’ten aldığımız miras ile kadının yerinin evin dışında kamu yönetiminin her yeri olduğunu, CHP iktidarında da bakanlarda da eşit temsil, günü geldiğinde vali ve kaymakamlarda da eşit temsil olduğunu Türkiye Cumhuriyeti’nin her görüşten kadınına bir kez da buradan haykırarak söz veriyoruz. 

“SARAYIN MECLİS’TEKİ İDARİ AMİRİ”

Parlamento tam da bütçedir. Kararı tek adamlar vermesin, halk versin dediğinizde bunun adı parlamentodur… İnsanlığın en önemli kazanımı bütçe hakkıdır. Bundan sonraki süreçte de bütçe görüşmeleri ile birlikte parlamentonun ne demek olduğunu hissetmeli ve hissettirmeliyiz. Çünkü karşımızdakiler yıpratmaya, işlevsizleştirmeye ve milletin gözünden düşürmeye, tarihsel olarak tek adamdan seçilmişlerin iradesini geriye götürmeye o akıllarındaki bu büyük gerilemenin fırsatını kollamaya devam edecekler.

Tarafsız olmasını beklediğimiz, istediğimiz ve teşvik ettiğimiz, sen 2 yıl tarafsız yönet ve ben senin karşısına aday göstermeyeceğim diyebilecek cesareti gösterdiğimiz Numan Kurtulmuş, çıkıyor açıklama yapıyor. Diyor ki Sayın Kurtulmuş, ‘Hükümet sisteminden geri dönüş yok.’ Yahu olacak iş mi? Bu söz söylenir mi? Bu lafı söylemek sana mı kaldı? Bunu dese dese Allah göstermesin, her şerefinde karşısında durduk ve hep de durmaya devam edeceğiz, bir darbe gerçekleşse, darbenin destekçisi ya da planlayıcı generaller der. Eskiye dönüş yok. Tank burada duruyor. Bir parlamentoda, gücünü parlamentodan alan, hele hele tarafsızlık makamında olan birisi hükümet sisteminden geri dönüş yok diyemez. Anayasaya, İçtüzüğe bakacaksın. 200 milletvekili teklif eder değişikliği, 401 kişi evet dedi mi, hükümet yönetim sistemi de değişir, Cumhurbaşkanı seçim sistemi de değişir, parlamentonun oluşumu da değişir; takır takır parlamenter sistem de gelir.

600 milletvekiline başkanlık eden birinin 400 milletvekilinin kararıyla yapabileceği, 360’ı karar verirse millete soracağı bir konuda, artık buradan geri dönüş yok, revizyonlar olabilir diye bir dayatmayı asla ve asla kabul etmemiz mümkün değildir. Bu konuyu hem buradan hem de önümüzdeki dönem parlamentoda Numan Kurtulmuş’a uzun uzadıya hesabını sorup, bunu düzeltene kadar hatırlatmaya devam edeceğiz. Halkın gücünden, milletin gücünden başka parlamentonun gücünün üzerinde hiçbir güç hiçbir vesayet kabul edilemez.

Gücünü ve yetkisini parlamentodan aldığına inansa, Numan Kurtulmuş bu sözleri sarf edemez. Ama o da biliyor ki, saraydaki karar veriyor, kim gelecek ve Meclis’i yönetecek. Saraydaki karar veriyor, oradakiler uyguluyorlar. Meclis Başkanın sarayın Meclis’teki idari amiriymiş gibi davranmasını doğru bulmuyor ve ayıplıyoruz. Kesin dille reddediyoruz.

“GEZİ’DE HEPİMİZ VARDIK, GEZİ’Yİ SAHİPLENİYORUZ, GEZİ’DE YATANLAR BİZİM YERİMİZE YATMAKTADIR”

Bugün Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını reddeden, yarın Millet Meclisi oluşumu ile ilgili maddeyi reddeder. Meclis’e gerek yok, ben yönetiyorum ya der. Bir başkası da çıkar Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’nu reddeder, sana da gerek yok der. O zaman anlarsın bindiğin dalı nasıl kestiğini. Ama biz dedik ki buna direnelim. Öğrendik ki darbe girişiminin başında Recep Tayyip Erdoğan var. Türkiye’yi anayasızlaştırma, yeniden fiili durumlar yaratma, yarattığı duruma Anayasa’yı uydurma, git gide geriye götürerek, tek adam rejimini meşrulaştırma, kendince 50 artı 1 ile değil daha düşüklerle seçilmenin peşindeler. Biz bunu Can Atalay mevzu olarak Anayasa’ya sahip çıkma mevzu olarak gördük. Can Atalay’ın hakkını ve hukukunu korumaya devam edeceğiz. Yetmez Gezi’den içeriden olan tüm arkadaşlarımızın bizim yerimize yattığını, birinin aslında yaşam hakkını, kent hakkını, doğayı savunan, kendi yaşam biçimine müdahaleye itiraz eden milyonların adına birilerinin hırsı ile yatırıldıklarını biliyoruz. Gezi’de hepimiz vardık, Gezi’yi sahipleniyoruz, Gezi’de yatanlar bizim yerimize yatmaktadır, bunun hesabını sana günü gelince soracağız Recep Tayyip Erdoğan diyoruz. 

Kendisi CHP’li belediyelerden milletin bıktığını söylüyor. Onu göreceğiz 31 Mart gününde. Bizim ne İstanbul’a ihanet eden, ne Ankara’yı parsel parsel satan belediye başkanlarımız olmadı. 2017 yılında Erdoğan ‘Biz bu şehrin kıymetini bilemedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala daha da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum’ demişti. 2019’da da haklı olduğunu millet onun en güvendiği, kendinden sonra Başbakan, Meclis Başkanı yaptığı bin Ali dediğinde her görev bindirip, in Ali dediğinde indirdiği birisini bile koyduğunda İstanbul’da ve hatta ‘Binali’ye mi oy vereceksiniz, Sisi’ye mi’ diyerek büyük çirkinliklere imza attığı bir süreçte 11 büyükşehri biz kazandık.

Tayyip Erdoğan’a şunu söylüyoruz, bizim belediye başkanlarımız arasında şehrine ihanet eden yok hizmet edenler var. Ama şunu sormak lazım, örneğin Serik Belediyesi’nde 500 bin liralık rüşveti Serik’in AK Parti’den seçilmiş belediye başkanı dönemin bakan ve milletvekillerinin yüzüne söyledi. Bu aleniyet kazandı, sonuç o belediye başkanı istifa etti ya da ettirildi. Ama bir tek soruşturma açılmadı. Ben bir müfettiş raporu görmedim, duymadım, bir savcı harekete geçmedi. Aynı geçmişte metal yorgunluğu var deyip, 6 belediye başkanını istifa ettirdiği süreç gibi…

“YOLSUZLUĞU, USULSÜZLÜĞÜ KURUMSAL OLARAK SAHİPLENİYORSUN”

6 belediye başkanından hangisi yolsuzluktan yargılandı. Mademki biliyorsun, istifa etmezse sen onu görevden alacaksın ya FETÖ olduğunu biliyorsun, ya yolsuzluk yaptığını biliyorsun. O gün görevden alınan altısı hakkında hiçbir işlem yapılmadığına göre Recep Tayyip Erdoğan hem her şeyi bilmekte, dün demiş ya, başka partileri kastediyor muhalefetten. ‘Başka partilerdeki şöyle ilişkiler, böyle pislikler bizim kapımızdan giremez.’ Kapıdan girmiyor değil içerisi onla dolu. Buranıza kadar pisliğin içindesiniz, sizin kapıdan giremiyor değil kapıdan dışarı sızamıyor. O noktada savcının elini kolunu bağlıyorsun. O noktada müfettişin elini ve kolunu bağlıyorsun. Yolsuzluğu, usulsüzlüğü kurumsal olarak sahipleniyorsun. Kendine göre ceza yöntemlerin var, çünkü kendinden habersiz yapılan yolsuzluk ve istismarın cezasını kendine özel yöntemlerle kesiyorsun. 

“ANLAYIŞ İLE KARŞILARIZ”

Biz İYİ Parti’ye Sayın Meral Akşener ile heyetimizle birlikte bir ziyaret gerçekleştirdik. Ziyaretimizde kendilerinin Genel İdare Kurulu’nun kararından haberdar olduğumuzu ancak birbirimize kaybettirme niyetinde olmanın seçmenin beklentisi ile örtüşmediğini, aksine birlikte kazanmanın muhalefeti güçlendireceğini, geleceğe yönelik olarak beklentileri karşılayacağını söyleyip, mümkünse bu kararın yeniden gözden geçirilip, geçirilemeyeceğini sorduk. Onlar da pazartesi günkü Genel İdare Kurulu’nu işaret ettiler. Bir kez daha söylüyoruz, partilerin seçilmiş yetkili organlarının alacakları kararlar kendileri ile ilgilidir. O kararlara son derece saygılıyız. Her iki sonuç çıkması durumunda da saygımızı ve nezaketli ilişkimizi sürdüreceğiz. İyi bir karar, iş birliğinden yana bir karar çıkmasını ben CHP Genel Başkanı olarak temenni ederim. Ancak aksi durumu da fevkalade anlayış ile karşılayacağımızı ifade etmek isterim.” 

 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ilksozgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.