Korona salgını dünyada vaka ve ölüm sayıları bakımından katlanarak artmaya ve tehlike yaratmaya devam ediyor. Her ülke farklı tedbirler alıyor. Bazıları geç kalmanın bedelini ağır ödüyor. Avrupa ülkeleri dolaşım özgürlüğünden kaynaklı bu sıkıntıyı en çok yaşayanlar arasında. Çin aldığı sert tedbirler sayesinde sıralamadaki yerini her geçen gün aşağıya indiriyor.
Ülkemizde vakaların geç görülmüş olmasına rağmen alınan tedbirlerin yeterli olduğunu söyleyemem. Aslında yeterlilikten ziyade peyderpey yapılıyor oluşu sorunun kısa vadede çözüleceği inancı vermiyor. Kısıtlamaların kademeli olarak yapılması, ekonomideki güvensizliğin işareti. Önce 65 yaş sokağa çıkma yasağı, ardından 60 yaşa çekilmesi. Şimdi de 20 yaş altı yasaklarının başlaması. Vatandaşın geleceğe yönelik önünü görememesi anlamına geliyor. Yaşlıların, konulan yasaklara rağmen sokaklarda gezmesi birçok habere ve sosyal medyaya malzeme oldu. Onları alaya alan 20 yaş altı gençlerinde sonradan sçyt’ye yani Sokağa Çıkmada Yaşa Takılanlar grubuna dahil olmaları bu ortamda komik caps’lerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Devletin alınan ve alınacak tedbirler için yeterli kaynak ayırıp ayırmadığı konusu gündemde yerini aldığı dönemde çıkıp yardım kampanyası başlatması vatandaşta tedirginlik yarattı. Kısa bir süre önce IMF’ye borç verecek durumdayız açıklaması yapan hükümetin ilk ciddi krizde vatandaştan destek istemesi, hükümet destekçileri açısından bile düşündürücü oldu. Birde bu kampanyanın nasıl ve kimler tarafından yapılacağı tartışma konusuydu. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, ihtiyaç sahiplerine aktarılmak üzere başlattığı bağış kampanyası engellendi. Bankadaki bağış paralarına bloke konuldu. İçişleri bakanı Süleyman SOYLU konu ile ilgili açıklamasını yaparken izin alınması gerektiğini, bloke işleminin bu sebeple yapıldığını söyledi. Baktığınız zaman konunun bir izin alma konusu olduğunu düşündüğünüz anda ardından yaptığı “devlet içinde devlet olmaz” cümlesinden aslında basit bir izin alma konusu olmadığını anlayabiliyorsunuz. Kısacası biz müsaade etmiyoruz. İzin konusu bahane diyor.
Yardım çağrısına gösterilen tepkiye karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan da Atatürk döneminde de devlet tarafından yardım çağrısı yapıldığını söyledi. Tekalif-i Milliye emirleri çıktığında ortada vergi toplayan, geliri olan bir devlet olmadığını hatırlatmak gerek. İkisi arasındaki farkı milletin takdirine bırakmakta fayda görüyorum.
İnsanların kendi yasaklarını belirleyip izolasyonunu yapmasını isteyenler, nasıl geçinecekleri konusunda doyurucu açıklama yapmıyorlar. En kötüsü de durumun ne kadar süreceği belli değil. Evlere kapanıp dışarı çıkamama durumunu düşününce aklıma yıllardır beslemek için evlerimizde kafeslerde tuttuğumuz kuşlar geliyor. Ufacık kafes içerisinde kısıtlı hareketlerle bir yaşamın ne denli zor olduğunu anlamak için bir fırsat bu. Bizler de şu an farklı durumda sayılmayız. Tek farkı kuşları kafese tıkan bizler onların yemini suyunu düşünüyoruz. Ya bizi kafeslerimize tıkanlar?