Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Ümit BOZBAY
Köşe Yazarı
Ümit BOZBAY
 

SİYASET VE GERÇEKLİK

Malesef yeni yıl ülkemiz ve dünya adına hiçte iyi başlamadı. Depremler, salgın hastalıklar ve savaş tamtamlarının çalması gelecek adına kaygı verici. Bu tehditlerin hiçbiri de geçmiş değil. Salgın konusu her ne kadarda kontrol altına alınmaya çalışılsada özünde tehlikeli ve geçmişte 1918 yılında ispanya virüsü gibi dünyada yaklaşık 50 milyon insanın ölümüyle sonuçlanmış örnekleri mevcut. Savaş konusunda ise sınır komşularımızın içerisinde bulunduğu durum en çok bizi ilgilendiriyor. Ülkemiz bilindiği gibi deprem konusunda da kritik bir coğrafyada. Bunu günlerdir gerek doğu illerinde gerekse batıda ve güneyde yaşanan depremler ve artçılarla yakından hissediyoruz. Elazığ ve malatya’da yaşanan deprem sonucu birçok vatandaşımız hayatını kaybetti. Bazı vatandaşlarımızda yaralandı. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara da şifa diliyorum   . Yaşanan yıkımlar sonucunda devletin imkanları seferber edildi. Belediyeler kurdukları ekiplerle hazırladıkları ihtiyaç malzemelerini gerekli bölgelere taşıdılar. Bu gibi durumlarda millet olarak birlik olmanın örneğini bir kez daha gösterdik. Devlet yetkilileri, belediye başkanları yetkilerini kullanıp gerekeni yaptı. Tabi ki buradan bazı tartışma konuları da çıktı. İstanbul büyükşehir belediye başkanı ekrem imamoğlu’nun deprem bölgesini ziyaretinin ardından önceden planlanmış tatiline gitmesi siyaset adına malzeme oldu. Kendisinin 400 günde aileme 8 gün ayrofırabildim gibi bir açıklaması oldu. Baktığınız zaman seçim süreci öncesi ve sonrası olarak değerlendirildiğinde inanılmaz yoğun bir tempodan bahsediyoruz. İnsani açıdan böyle bir tatil gerekliydi diye düşünüyorum. Herkes gibi ülkeyi yada bir belediyeyi yönetenlerinde tatile ihtiyacı olduğunda herkes hemfikirdir sanırım. Tabi ki bunu yaparken zamanlama çok önemlidir. Sade bir vatandaş olarak belki çok yakınımız olmadıktan sonra kimse için tatilimizi iptal etmeyiz. Ama söz konusu 25 yıl gibi çeyrek asırdır sürdürülen bir saltanata son verilmiş bir belediyeyi almış kişi, o saatten sonra sade bir vatandaş gibi davranması doğru olmaz. Sayın imamoğlu’nun seçim zamanında siyaset ve belediye başkanlığı yaptığı ülkeyi iyi değerlendirmiş olduğunu düşünmüştüm. Zaman zaman yaşadığı strese bağlı çıkışlarını saymazsak insanlara yaklaşımı onları önemsemesi gerçekten değerliydi. Hal böyleyken hala enkaz altında yaşam mücadelesi veren insanlar varken tatile gitmek konusunda seçmenin nasıl bir düşünce içerisine gireceğini kestirmekte profesyonel olmayı gerektirmiyor.   Sayın imamoğlu kendince doğru olanı yapmıştır. Eminim ki vicdanı da rahattır. Ama cumhuriyet halk partisinin bana göre yıllardır yaptığı en büyük hataların başında, “biz doğru olanı yapıyoruz ne yapalım millet yanlış anlıyorsa” tarzı yaklaşımı oldu. Unutmayalım ki cumhuriyet halk partisi bir siyasi partidir. Görevi siyaset yapıp iktidar olabilmektir. İktidar olamamasının sebepleri de dürüst ve samimi olmak istemeleridir. Akp ise siyasi açıdan her zaman doğru politika izlemiştir. Her zaman halk’ın duymak istediklerini söyleyip, görmek istediklerini göstermeye çalışmıştır. Duyusal ve görsel siyasete önem vermiştir. Hizmet ederken bile önce insanların kalabalık olduğu bölgelere görsel hizmetler yapmayı önemsemiştir. Ve bunu milletin gözüne sokmuştur. Milletin duymak istediğini söyleyip, bildiklerini okumaya devam etmişlerdir. Bunu yazarken de mimar sinan’ın eğik minare hikayesi aklıma geldi.   Mimar sinan süleymaniye camii’nin açılışının yapılacağı zaman bir çocuğun Minarelerden birinin eğik olduğunu söylediğini öğrendi. Tabi ki herkes minarenin eğik olmadığını biliyordu. Ancak mimar sinan bunu söyleyen çocuğu buldu. “Söyle bakalım hangi minare eğri” diye sordu. Çocuk “şu minare” diye işaret etti. Ardından mimar sinan adamlarına halatları çocuğun gösterdiği minareye bağlattı. Çocuğa “sen minare doğrulunca bizi uyar” dedi. Adamlarınada halatları doğrultuyormuş gibi çekmeye başladı. Bir süre sonra çocuk “tamam doğruldu” diye seslendi. Mimar sinan çocuğa uyardığı için teşekkür etti ve uğurladı. Minarenin düz olduğunu bilen ustalardan biri sordu “efendim minarede eğrilik yoktu, niçin düz minareyi doğrultmaya çalıştık” mimar sinan ise “ben bilmezmişim minarenin düz olduğunu. Ama çocuğun düşüncesindeki “minare eğri” düşüncesini öylece bırakamazdım. Eğri olduğunu düşünmesi minarenin gerçekten eğri olmasından daha beter bir düşüncedir. Ben böylece çocuğun kafasındaki eğri düşüncesini ortadan kaldırdım. Yoksa çocuk her yerde o minarenin eğri olduğunu söyleyecekti” der.   Kısacası insanların kafasındaki minareyi düzeltip hareket etmek siyaseten olmazsa olmaz bir gerçektir. Bu bizim ülkemizin acı gerçeğidir. Benim yaptığım doğru deyip milletin uyarılarını görmezden gelmek ağır sonuçlar doğurabilir. 
Ekleme Tarihi: 31 Ocak 2020 - Cuma
Ümit BOZBAY

SİYASET VE GERÇEKLİK

Malesef yeni yıl ülkemiz ve dünya adına hiçte iyi başlamadı. Depremler, salgın hastalıklar ve savaş tamtamlarının çalması gelecek adına kaygı verici. Bu tehditlerin hiçbiri de geçmiş değil. Salgın konusu her ne kadarda kontrol altına alınmaya çalışılsada özünde tehlikeli ve geçmişte 1918 yılında ispanya virüsü gibi dünyada yaklaşık 50 milyon insanın ölümüyle sonuçlanmış örnekleri mevcut. Savaş konusunda ise sınır komşularımızın içerisinde bulunduğu durum en çok bizi ilgilendiriyor. Ülkemiz bilindiği gibi deprem konusunda da kritik bir coğrafyada. Bunu günlerdir gerek doğu illerinde gerekse batıda ve güneyde yaşanan depremler ve artçılarla yakından hissediyoruz. Elazığ ve malatya’da yaşanan deprem sonucu birçok vatandaşımız hayatını kaybetti. Bazı vatandaşlarımızda yaralandı. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara da şifa diliyorum

 

. Yaşanan yıkımlar sonucunda devletin imkanları seferber edildi. Belediyeler kurdukları ekiplerle hazırladıkları ihtiyaç malzemelerini gerekli bölgelere taşıdılar. Bu gibi durumlarda millet olarak birlik olmanın örneğini bir kez daha gösterdik. Devlet yetkilileri, belediye başkanları yetkilerini kullanıp gerekeni yaptı. Tabi ki buradan bazı tartışma konuları da çıktı. İstanbul büyükşehir belediye başkanı ekrem imamoğlu’nun deprem bölgesini ziyaretinin ardından önceden planlanmış tatiline gitmesi siyaset adına malzeme oldu. Kendisinin 400 günde aileme 8 gün ayrofırabildim gibi bir açıklaması oldu. Baktığınız zaman seçim süreci öncesi ve sonrası olarak değerlendirildiğinde inanılmaz yoğun bir tempodan bahsediyoruz. İnsani açıdan böyle bir tatil gerekliydi diye düşünüyorum. Herkes gibi ülkeyi yada bir belediyeyi yönetenlerinde tatile ihtiyacı olduğunda herkes hemfikirdir sanırım. Tabi ki bunu yaparken zamanlama çok önemlidir. Sade bir vatandaş olarak belki çok yakınımız olmadıktan sonra kimse için tatilimizi iptal etmeyiz. Ama söz konusu 25 yıl gibi çeyrek asırdır sürdürülen bir saltanata son verilmiş bir belediyeyi almış kişi, o saatten sonra sade bir vatandaş gibi davranması doğru olmaz. Sayın imamoğlu’nun seçim zamanında siyaset ve belediye başkanlığı yaptığı ülkeyi iyi değerlendirmiş olduğunu düşünmüştüm. Zaman zaman yaşadığı strese bağlı çıkışlarını saymazsak insanlara yaklaşımı onları önemsemesi gerçekten değerliydi. Hal böyleyken hala enkaz altında yaşam mücadelesi veren insanlar varken tatile gitmek konusunda seçmenin nasıl bir düşünce içerisine gireceğini kestirmekte profesyonel olmayı gerektirmiyor.

 

Sayın imamoğlu kendince doğru olanı yapmıştır. Eminim ki vicdanı da rahattır. Ama cumhuriyet halk partisinin bana göre yıllardır yaptığı en büyük hataların başında, “biz doğru olanı yapıyoruz ne yapalım millet yanlış anlıyorsa” tarzı yaklaşımı oldu. Unutmayalım ki cumhuriyet halk partisi bir siyasi partidir. Görevi siyaset yapıp iktidar olabilmektir. İktidar olamamasının sebepleri de dürüst ve samimi olmak istemeleridir. Akp ise siyasi açıdan her zaman doğru politika izlemiştir. Her zaman halk’ın duymak istediklerini söyleyip, görmek istediklerini göstermeye çalışmıştır. Duyusal ve görsel siyasete önem vermiştir. Hizmet ederken bile önce insanların kalabalık olduğu bölgelere görsel hizmetler yapmayı önemsemiştir. Ve bunu milletin gözüne sokmuştur. Milletin duymak istediğini söyleyip, bildiklerini okumaya devam etmişlerdir. Bunu yazarken de mimar sinan’ın eğik minare hikayesi aklıma geldi.

 

Mimar sinan süleymaniye camii’nin açılışının yapılacağı zaman bir çocuğun Minarelerden birinin eğik olduğunu söylediğini öğrendi. Tabi ki herkes minarenin eğik olmadığını biliyordu. Ancak mimar sinan bunu söyleyen çocuğu buldu. “Söyle bakalım hangi minare eğri” diye sordu. Çocuk “şu minare” diye işaret etti. Ardından mimar sinan adamlarına halatları çocuğun gösterdiği minareye bağlattı. Çocuğa “sen minare doğrulunca bizi uyar” dedi. Adamlarınada halatları doğrultuyormuş gibi çekmeye başladı. Bir süre sonra çocuk “tamam doğruldu” diye seslendi. Mimar sinan çocuğa uyardığı için teşekkür etti ve uğurladı. Minarenin düz olduğunu bilen ustalardan biri sordu “efendim minarede eğrilik yoktu, niçin düz minareyi doğrultmaya çalıştık” mimar sinan ise “ben bilmezmişim minarenin düz olduğunu. Ama çocuğun düşüncesindeki “minare eğri” düşüncesini öylece bırakamazdım. Eğri olduğunu düşünmesi minarenin gerçekten eğri olmasından daha beter bir düşüncedir. Ben böylece çocuğun kafasındaki eğri düşüncesini ortadan kaldırdım. Yoksa çocuk her yerde o minarenin eğri olduğunu söyleyecekti” der.

 

Kısacası insanların kafasındaki minareyi düzeltip hareket etmek siyaseten olmazsa olmaz bir gerçektir. Bu bizim ülkemizin acı gerçeğidir. Benim yaptığım doğru deyip milletin uyarılarını görmezden gelmek ağır sonuçlar doğurabilir. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ilksozgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.